30 Nisan 2012 Pazartesi

PATATESLİ ÇITIR BÖREK...

     Yeni bir haftaya merhaba.  Bu haftanın ve gelecek bütün haftaların, herkese sağlık, huzur, mutluluk getirmesini dileyerek başlıyorum  postuma:))  Çıtır çıtır bir börek tarifim var. Bu böreği de  Roma yolcusu olan kardeşim Emrah için yapmıştık. Adının hakkını veren çıtır çıtır bir börek. Yedikçe yiğesiniz geliyor. Birinin sizi durdurması lazım:))) Neyse bir an önce tarife geçeyim, ağzınızı fazla sulandırmadan:))
Ayrıca bu tarifi  çay kahve bahane etkinliğinin yeni ev sahibesi sevgili arkadaşım Ebru'ya Pastaeli ve porselen demlik etkinliğinin ev sahibesi sevgili arkadaşım Paşasofram 'a gönderiyorum. Kolay gelsin arkadaşlar...




Malzemelerimiz:
5 adet yufka
6 adet haşlanmış  patates
2 yemek kaşığı sıvıyağ
pul biber,karabiber.tuz

üzeri için :
1 çay bardağı sıvıyağ
1 şişe soda

Hazırlanışı:
  • İlk önce patateslerimizi soyup üzerini geçecek kadar suyla haşlıyoruz.
  • Haşlandıktan sonra süzüyoruz.
  • Karıştırma kabımızın içine alıp güzelce eziyoruz.
  • 2 yemek kaşığı sıvı yağımızı koyuyoruz.
  • Baharatlarını ve tuzunu koyup iyice karıştırıyoruz.
  • Yufkalarımızın birini alıp masaya seriyoruz. İlk önce dörde daha sonra ikiye bölüyoruz.
  • Fırça yardımıyla yufkalarımızı yağlayıp, iç malzemesinden koyup,şekilde ki gibi sarıyoruz.
  • Yağlanmış veya pişirme kağıdı serilmiş tepsimize diziyoruz.
  • Tam ortasını bıçakla 2-3 cm açıyoruz.
  • İçine sevgimizi katmayı unutmuyoruz.
  • Sonra sıvı yağla sodayı çatalla çırpıp üzerlerine bolca sürüyoruz.
  • En son oarak üzerlerine arzuya göre çörek otu serpiyoruz.
  • 180 derecede ayarlanmış fırında üstleri kızarana kadar pişiriyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler....

28 Nisan 2012 Cumartesi

PASTANE AÇMASI...

    Günaydın iyi pazarlar...  Şimdi size çok mu çok güzel bir açma tarifim var. Tarif sevgili Asiye yengeme ait.. Bu açma bizim ailemizde çok seviliyor. Ne zaman özel bir gün için hazırlık yapmak istesek listede hemen yerini alır. Sabah kahvaltılarına, çayın yanına çok yakışıyor. Mayalı bir hamur olduğu için taze yemek gerekiyor. Bizde zaten hiç ertesi güne kalmıyor:))) Yeğenlerim yemeye doyamıyor. Teyze lütfen bir tane dahaları hiç bitmiyor. Canlarım benim, onları iştahla yerken izlemek beni çoook mutlu ediyor. Biz iki çeşit şekil verdik siz istediğinizi uygulayabilirsiniz.







Malzemelerimiz:
1 su bardağı sıvıyağ
1 su bardağı süt
1 su bardağı ılık su
1 paket yaş maya(40 gr)
1 paket kabartma tozu
 3 yemek kaşığı  toz şeker
1  tatlı kaşığı tuz
aldığı kadar un
üzeri için yumurta sarısı, akını hamurun  içine koyuyoruz..

Hazırlanışı:
  • Bir su bardağı ılık suda  mayayı yumuşatıyoruz.
  • Un hariç bütün malzemeleri karıştırma kabımızda karıştırıyoruz.
  • Daha sonra aldığı kadar unla kulak memesi kıvamında bir hamur elde ediyoruz.
  • Yazın güneşli bir ortamda kışınsa kalorifer yanında en az bir saat mayalandırıyoruz.
  • Mayalandıktan sonra istediğimiz şekli veriyoruz.
  • Yağlanmış veya pişirme kağıdı serdiğimiz tepsimize diziyoruz.
  • İçine sevgimizi katmayı unutmuyoruz.
  • Üzerine  yumurta sarısı sürüyoruz. Arzuya göre çörek otu susam serpebiliriz.
  • 1 saatte tepside mayalandırıyoruz.
  • 180 derecede ayarladığımız fırınımızda üstleri kızarana kadar pişiriyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler...

ÇUKUROVA'NIN MERKEZİ ADANA...

     Gezi notlarımda en son Gap turu kapsamında yaptığımız Antakya turumuzu anlatmıştım. Sıra geldi Adana'yı benim gözümden anlatmaya. Adana 'da kalmadık Adana'yı geçiş noktası olarak kullanıp kısa bir şehir turu yaptık. Kısa dediğime bakmayın görebileceğimiz en önemli noktaları gördük. Adana'ya girdiğimizde sabah sekiz buçuk civarıydı. İnanır mısınız o saatte bile kebap kokuyordu şehir. Adana Türkiye'nin beşinci büyük şehridir. Şehir merkezi Seyhan nehrinin kenarlarında bulunmaktadır. Adana Çukurova'nın bereketli topraklarının en önemli kısmıdır. Çukurova'nın merkezinde bulunur.

Şehri gezmeye 1882 yılında Adana valisi tarafından inşa edilen , 32 metre yüksekliğiyle Türkiye'deki en uzun saat kulesi olan Adana saat kulesinden başlıyoruz.
Daha sonra,Ramazanoğulları döneminden kalma Ramazan oğlu konağını görüyoruz.
Ramazanoğlu Konağı 1495 yılında Halil Bey'in hükümdarlığı sırasında inşa edilmiştir. Üç katlı olan konak hem taş hem de tuğlayla örülmüştür ve Türkiye'deki en eski ev örneklerinden biri olarak kabul edilir. Ramazanoğlu ailesinin yaşadığı yer Harem bölümüdür. Kalıntıları günümüze ulaşamayan Selamlık bölümü ise devlet işlerinin görüşüldüğü yerdi.


Daha sonra Adana Ulu camii geziyoruz.
1541 yılında Ramazanoğlu devrinde külliye biçiminde inşa edilen Ulu camii ise medresesi ve türbesiyle Adana'nın en çok ilgi gören ortaçağ mimarisine sahip bir yapısıdır. Pencerelerinin etrafında göze çarpan süsleme sanatlarının yanı sıra camide siyah ve beyaz mermer taşlarına rastlanır. Bunlar iç mekanda kullanılan 16. yüzyıl İznik çiniciliği ile ünlüdür.
Daha sonra Seyhan nehrinin kenarında muhteşem manzara eşliğinde mola veriyoruz.

En son durağımız olan Sabancı Camii'ne doğru yol alıyoruz. Tarihi bir geçmişe sahip olmamasına rağmen Adana'da en çok ziyaret edilen camidir, bunun sebebi de Orta Doğu'daki en büyük camilerden biri olmasıdır. Osmanlı mimarisine 'ne sadık kalınarak inşa edilen cami 1998 yılında hizmete açılmıştır. Genel görünüm olarak Sultanahmet Camii'ne, plan ve iç mekan olarak Selimiye Camii'ne benzer. Bu nedenle Sabancı Merkez Camii için “Selimiye'nin eşi, Sultanahmet'in kardeşi, Kocatepe'nin çağdaşı.” denmektedir





Caminin  çıkış kapısında ilk defa karabiber ağacı gördüm. Benim gibi hiç görmeyenleriniz varsa buyurun resmi aşağıda. Yakından da çektim:)))

Devamı var:)))

27 Nisan 2012 Cuma

ISLAK KEK...

    Merhaba, hafta sonu Birsen'in misafirleri için sevgili Hacer'in yaptığı nefis bir ıslak kek tarifim var. Islak keki fazla sevmeyen ben bile bayıla bayıla yedim bu keki:)) Misafirlerimiz de çok beğendi. Ayrıca Hacer o gün çok güzel patatesli havuçlu  toplarda  yaptı. İlerleyen günlerde onları da paylaşacağım. Şimdi kekimizi tarif etmeye başlayayım..




Malzemelerimiz:
3 adet yumurta
1,5 su bardağı şeker
1 su bardağı sıvıyağ
2 paket kabartma tozu
1,5 su bardağı süt
1 paket vanilya
1 paket kakao
3,5 su bardağı un

Hazırlanışı:
  • Yumurta ve şekeri çırpıyoruz.
  • Sonra yağ, süt, kakao ve vanilyayı bu karışıma katıp çırpıyoruz.
  • Bu karışımdan 3 kepçe kadar ayırıyoruz.
  • Kalan karışıma kabartma tozu ve unu katarak karıştırıyoruz.
  • Yağlanmış kek kalıbına döküp 170 derecede hazırladığımız fırınımızda pişiriyoruz.
  • Kalıptan kolay çıkması için yaptığımız işlemleri buradaki önemli not kısmını okuyup uygulayabilirsiniz. 
  • Piştikten sonra kalıptan hemen ters çıkarıp beş dakika kadar bekliyoruz.
  • Servis tabağımıza aldığımız kekin üst tarafını hafif bıçakla deliyoruz.
  • Ayırdığımız sosu üzerine güzelce döküyoruz.
  • İçine sevgimizi katmayı unutmuyoruz.
  • En son olarak hindistan ceviziyle süslüyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler...

26 Nisan 2012 Perşembe

KIBRIS TATLISI...

       Güzel bir güne merhaba. Bugün sizlere şerbetli ve sütlü tatlıları sevenler için, ikisinin bir arada olduğu muhteşem bir tatlı tarifim  var. Tarif sevgili arkadaşım Yasemin'e ait. Yıllar önce kendi evinde buluştuğumuz genel toplantılarımızdan birinde yapmıştı bu tatlıyı.Yiyen herkes gibi bende çok beğenmiştim ve tarifini almıştım. En son sevgili kuzenim Birsen'in hafta sonu, ona gelen mesai  arkadaşlarına yaptım. Birsen'in yaptığı Türk kahvesi eşliğinde yemekten sonra misafirlerimize ikram ettik. Onlarda çok beğendiler. Bu tatlıyı kim yese çok beğeniyor. Bakalım sizlerde beğenecek misiniz?
Ayrıca bu tarifi  çay kahve bahane etkinliğinin yeni ev sahibesi sevgili arkadaşım Ebru'ya Pastaeli ve porselen demlik etkinliğinin ev sahibesi sevgili arkadaşım Paşasofram'a gönderiyorum. Kolay gelsin arkadaşlar..




Malzemelerimiz keki için:
4 adet yumurta
1 su bardağı toz şeker
1,5 su bardağı galeta unu
yarım su bardağı sıvıyağ
1 paket kabartma tozu
1 su bardağı iri çekilmiş ceviz veya fındık

Şerbeti için:
3 su bardağı su
3 su bardağı şeker

Üzeri için tavuk göğsü  malzemeleri:
150 gr margarin
1 su bardağı un
1 su bardağı şeker
1 yemek kaşığı nişasta
1 paket vanilya
1 kg süt

Hazırlanışı:
  • İlk önce 3 su bardağı suyla 3 su bardağı şekeri bir tencerede kaynamaya bırakıyoruz.
  • Kaynadıktan sonra  10 dakika daha pişiriyoruz. Sonra ocaktan alıp soğumaya bırakıyoruz.
  • Diğer tarafta çırpma kabımızda kekimizi hazırlamaya başlıyoruz.
  • İlk önce yumurta ve şekeri yaklaşık beş dakika kadar mikserle çırpıyoruz.
  • Diğer malzemeleri koyup karıştırıyoruz.
  • Yağladığımız kare borcama döküp. 175 derecede ayarladığımız fırınımızda pişiriyoruz.
  • Fırından çıkardıktan sonra soğumaya bırakıyoruz.
  • Ilıdıktan sonra soğuk şerbeti üstüne döküp soğumaya bırakıyoruz.
  • Diğer tarafta tavuk göğsünü yapmaya başlıyoruz.
  • İlk olarak geniş bir tencerede margarini eritiyoruz.
  • Daha sonra unu koyup çok hafif kavuruyoruz.
  • Şekeri vanilyayı ve nişastasını koyuyoruz.
  • Ocağın altını kısalım. En son olarak sütü azar azar döküp, tel çırpıcıyla topak topak olmadan karıştıra karıştıra sütü ilave ediyoruz.
  • Kaynayana kadar pişiriyoruz.
  • Pişirdikten sonra ocaktan alıp. Mikserle yaklaşık on dakika kadar çırpıp ılıtıyoruz.
  • Ilıdıktan hemen sonra şerbetlediğimiz kekin üstüne döküyoruz. 
  • İçine sevgimizi katmayı unutmuyoruz.
  • Buzdolabında bir saat dinlendirdikten sonra üstüne tarçın döküp servis ediyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler....

25 Nisan 2012 Çarşamba

PUL BİBERLİ KURABİYE...

       Güneşli bir güne merhaba. Geçen hafta sonu, erkek kardeşim iş yerinden arkadaşlarıyla birlikte, Roma 'ya  gidecekti. Daha önce Roma'yı gören dostlarımız, yanında aperatif  bir şeyler götürmesini yemeklerinin pek de güzel olmadığını söylemişti. Bunun üzerine kız kardeşim Yıldız'la beraber, yanında götürmesi için  bir kaç çeşit bir şeyler hazırladık.Acil durumlarda açlığını bastırsın diye:))) Bu tarifte onlardan biri, diğerlerini ilerleyen günlerde paylaşacağım inşallah..
Ben kalıpla şekil verdim. Yıldız elleriyle aşağıdaki şekli uyguladı. Size hangisi kolay geliyorsa o şekli verebilirsiniz:)))






Malzemelerimiz:
1 paket margarin
1 çay bardağı sıvıyağ
1 çay bardağı yoğurt
1 çay kaşığı şeker
4 çay kaşığı tuz
1 paket kabartma tozu
5.5 su bardağı un
1 yemek kaşığı pulbiber

üzeri için
yumurta sarısı
çörek otu susam

Hazırlanışı:
  • Bütün malzemeleri karıştırma kabımızda un hariç karıştırıyoruz.
  • Daha sonra unu da koyup güzelce yoğuruyoruz.
  • İçine sevgimizi koymayı unutmuyoruz.
  • Yukarıdaki gibi istediğimiz şekilde şekillendiriyoruz.
  • Pişirme kağıdı serdiğimiz tepsimize diziyoruz.
  • Üzerine yumurta sarısı sürüp çörek otu susam serpiyoruz.
  • 180 derecede üstleri kızarana kadar pişiriyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler...

24 Nisan 2012 Salı

TAVUKLU YUFKA MANTISI...

        Güzel bir güne merhaba, yapması basit tadı enfes bir tarifim var size. Tarif sevgili kardeşim Yıldız'a ait. Blog açmaya karar verdiğimden beri sağ olsun benim için gittiği her yerden yediği güzel lezzetlerin hemen tarifini alıyor. Ayrıca bazen de sizin için yapıyor. Buda onun yaptığı bir tarif ben sadece fotoğrafladım:)) Teşekkürler canım kardeşim. İyi ki varsın:)))



Malzemelerimiz:
1 paket haşlanmış tavuk gögsü(3 adet)
2 adet taze yufka
3 su bardağı yoğurt
2 diş sarımsak
üzeri için 2 yemek kaşığı sıvıyağ
tuz,pul biber,kekik

Hazırlanışı:
  • İlk önce pişireceğimiz borcamımızı yağlıyoruz.
  • Daha sonra iki adet yufkayı da hafif fırçayla yağlayıp dağınık bir şekilde borcama yerleştiriyoruz.
  • 180 derecede üstü kızarana kadar pişiriyoruz.
  • Diğer taraftan tavuk göğüslerini haşlayıp küçük küçük küp şeklinde doğruyoruz.
  • Bir kaşık yağla tavada pişene kadar karıştırıp soteliyoruz.
  • Tuzunu ve baharatlarını koyup karıştırıyoruz.
  • Daha sonra kızarrmış yufkaların üzerine güzelce dağıtıyoruz.
  • Sarımsakladığımız yoğurdu çıtır çıtır istiyorsak resimdeki gibi yayıyoruz.
  • Yumuşak istiyorsak komple yufkanın üstünü kaplıyoruz.
  • İçine sevgimizi katmayı unutmuyoruz.
  • Sonra iki yemek kaşığında hafif kavurduğumuz pul biberi üzerine gelişi güzel sepiyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler...

23 Nisan 2012 Pazartesi

ARMUT POĞAÇA...

      Güneşli bir gün, yeni bir haftaya merhaba. Bütün çocukların, ruhundaki çocuğu yaşatanların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı kutlu olsun. Benim için hafta sonu çok güzel ve eğlenceliydi. (ilerleyen günlerde bahsedeceğim inşallah) Umarım sizinde güzel geçmiştir. Gelelim tarifimize,bu tarif kuzenimin eşi sevgili Günnur'a ait. Geçen günlerde bana gelirken yanında,şirin mi şirin bu poğaçalardan beş altı tane  getirmişti. Hemen tadına baktım. Beğenince de sizin için burada yayınlamaya karar verdim.Akşam olduğu için resimleyemedim:( Işıkta resimler istediğim gibi çıkmıyor. Sabahta kalktığımda poğaçaları bulamadım:((  Bizimkiler onları çoktan halletmiş:))) İş başa düştü anlayacağınız. Bende ilk fırsatta sizin için denedim. Benim yaptıklarımın  şekilleri her ne kadar Günnur'un ki kadar güzel olmasa da armuta benzetebildim:)) Görenler de benzetti:)) Gelelim poğaçamızın tarifine...
Ayrıca bu tarifi  çay kahve bahane etkinliğinin yeni ev sahibesi sevgili arkadaşım Ebru'ya Pastaeli ve porselen demlik etkinliğinin ev sahibesi sevgili arkadaşım Paşasofram'a gönderiyorum. Kolay gelsin arkadaşlar...



Malzemelerimiz,
hamuru için:
1 su bardağı yoğurt
1 su bardağı sıvıyağ
1 tatlı kaşığı tuz
1 paket kabartma tozu
alabildiği kadar un

üzeri için:
1 çorba kasesi galeta unu
1 yumurta 2-3 adet tane spagetti

içi için:
1 kase lor veya beyaz peynir.

Hazırlanışı:
  • İlk önce yoğurma kabımızda  yoğurt ve sıvıyağ tel çırpıcı yardımıyla çırpıyoruz.
  • Diğer malzemelerimizi koyuyoruz.
  • Alabildiği kadar unla kulak memesi kıvamında,elimize yapışmayacak şekilde bir hamur yapıyoruz.
  • Ceviz büyüklüğünde parçalar alıp,elimizle yuvarlayıp, ortasına bastırıp peynirimizi koyuyoruz.
  • Daha sonra,yukarıya doğru kapatıyoruz. Armut şekli vermeye çalışıyoruz.
  • Sonra geniş bir tabakta bulunan çırpılmış yumurtamıza bulayıp galata unuyla her tarafını kaplıyoruz.
  • İçine sevgimizi katmayı unutmuyoruz.
  • Pişirme kağıdı serdiğimiz tepsimize diziyoruz. Uç kısImlarının ortasına kırdığımız makarnalardan batırıyoruz.
  • 180 derecede ayarladığımız fırınımızda üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler...


20 Nisan 2012 Cuma

MEDENİYETLER ŞEHRİ ANTAKYA...

Gezi notlarımda son olarak Gap turu kapsamında yaptığımız  Mersin ve Tarsus'u anlatmıştım. Sıra geldi bir çok medeniyeti hoş görüsü ile bünyesinde barındıran Antakya' yı benim gözümden anlatmaya.. Antakya bu turda çok merak ettiğim iki yerden biriydi. Can, Ezan, Hazan, Künefe, Asi Nehri, Şelaleleri, meze çeşitleri farklı inanışlarda  yaşam alanlarıyla meşhur Antakya.. Bu meşhurluklarının yanında son zamanlarda dizilere de yaptığı ev sahipliğiyle   de ünlü Antakya.
 Baştan söyleyeyim turda Antakya'ya bir gün ayrılmıştı, eğer siz bu şehri ziyaret etmeyi düşünürseniz en az üç gününüzü ayırın derim. Çünkü bu kadar tarihi bir şehri muhteşem mezelerini doya doya görmek ve tatmak için geniş zamana ihtiyaç var. İleri ki zamanlarda bu güzellikleri doya doya görmek için tekrar Antakya'ya gitmek isterim:))) Şimdi size bu kısıtlı zamanda yaptığımız şehir gezimizi, dilim döndüğünce kalemim el verdiğince anlatmaya çalışayım:))
                              Şehre girmeden önce uçsuz bucaksız Amik Ovası'dan geçiyoruz.

                                                                        Antakya merkezden genel bir görünüş.. 





                                      
Şehre ilk indiğimizde Antakya merkez de bulunan Dünyanın en önemli mozaiklerinin sergilendiği Antakya Arkeoloji Müzesini geziyoruz.

Hitit, Helenistik ,Roma ve Bizans dönemlerine  ait olan ve Harbiye, Antakya, Atçana , Seleukeia  Pieria  ile İskenderun’da bulunmuş eserlerin sergilendiği müze mozaik koleksiyonlarının zenginliği yönünden dünyada ikinci sırayı almaktadır.


Sonraki durağımız olan Hristiyan tarihinin en eski kiliselerinden biri olarak bilinen Saint Pierre Kilisesi'ni geziyoruz.
Saint Pierre Kilisesi, Stauris Dağı 'nın batısında kayalara oyulmuş 13 metre derinliğinde, 9.5 metre genişliğinde ve 7 metre yüksekliğinde bir mağaradan oluşmaktadır. Antakya 'da ki ilk Hıristiyanların gizli toplantıları için kullandıkları bu mağara Hıristiyanlığın en eski kiliselerinden biri olarak kabul edilir.

Kilisenin erken döneminden günümüze sadece taban mozağinin parçaları ve sunağın sağında, duvar boyamalarının izleri kalmıştır. Dağa açılan tüneli bir zamanlar burada toplanan Hıristiyanların baskınlar sırasında kaçmak için kullandıkları sanılmaktadır. Kayalardan sızarak yalakta toplanan su vaftiz için kullanılmıştır. Son yıllara kadar ziyaretçilerin şifalı kabul ederek içtikleri, hastalara götürdükleri bu su sızıntısı depremler nedeniyle azalmıştır.
Bu resimde de kilisenin iç kısmını görüyoruz.
Kilisenin bulunduğu yükseklikten, Antakya'dan bir görünüş.
       Daha sonra Anadolu’da yapılan ilk cami olarak bilinen Habibi Neccar Cami'ni geziyoruz.

Antakya’da bulunan tarihi cami. Anadolu’da yapılan ilk cami olarak bilinir. Cami Roma dönemine ait bir pagan tapınağının üzerine inşa edilmiştir. Günümüzdeki cami Osmanlı dönemi eseridir, etrafı medrese odaları ile çevrilidir. Avlusunda 19.yy eseri bir şadırvan bulunur. Caminin kuzeydoğu köşesinde İsa’nın havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya(Pavlos) ile onlara ilk inanan ve şehit edilen ilk kişi olan Antakyalı Habib-i Neccar’ın türbesi bulunur.
Antakya şehri, İslam Devleti’nin lideri Halife Ömer’in komutanlarından Ebu Ubeyde Bin Cerrah tarafından 636 yılında fethedildiği dönemde fethin simgesi olarak, Habib-i Neccar ve İsa’nın iki havarisinin mezarının bulunduğu yerde, bir cami inşa edilmiştir. 1098 yılında Haçlılar'ın eline geçen ve 1099’da Antakya Prensliği halini alan şehri Memluk Sultanı Melik Zahir Baybars fethedince camiyi yeniden yaptırmıştır. Caminin medrese duvarlarında üzerinde Baybars’ın adı olan bir kitabe vardır. Depremlerden zarar gören cami ve minaresi birçok kez yenilenmiştir. 


     Kahve molası vermek ve Antakya'nın meşhur Haytalısını yemek için haytalıyı en iyi yaptığı söylenen Affan Kahvesine gidiyoruz. Kahve siparişlerimizi veriyoruz. Kahvelerimiz gelince biraz şaşırıyoruz. Çünkü kahvelerimiz beklenin aksine fincanda  değil ince belli çay bardağında geliyor. Kahvelerimizi içip haytalımızı yiyoruz. Haytalını içinde süt, nişasta ve gül şurubu bulunuyormuş. Değişik tat sevenler için farklı bir lezzet...
Antakya'nın meşhur dar sokaklarında minik bir tur attıktan sonra Harbiye şelalelerine doğru yol alıyoruz.


Harbiye şelalelerini gezdikten sonra akşam yemeği için kalacağımız otelin yolunu tutuyoruz.
Yemekte miss gibi Antakya'ya özgü tepsi kebabımızı yiyoruz.                           
                         Ertesi sabah fotoğraf da  gördüğünüz manzara eşliğinde Antakya'dan ayrılıyoruz.
devamı var:))))))

19 Nisan 2012 Perşembe

PEYNİRLİ PRATİK POĞAÇA...

         Bizim evde, en özel kahvaltı pazar sabahı yapılandır. Bütün aile bir arada güzel sohpet eşliğinde kahvaltımızı yaparız. Bu özel günün sofrasını da özel hazırlamaya gayret ederiz. Pazar kahvaltılarınız için çok pratik lezzetli bir tarifim var. Hamuru yoğurup fırına atıyoruz. Biz sofrayı hazırlayana kadar poğaçalarımız da çoktan pişmiş oluyor. Sıcak sıcak afiyetle yiyoruz.



Malzemelerimiz:
yarım paket eritilmiş margarin
yarım su bardağı sıvıyağ
1 yumurta(sarısı üstüne sürülecek akı hamurun içine koyulacak)
1 su bardağı yoğurt
1 paket kabartma tozu
1 çay kaşığı tuz
1 su bardağı az yağlı beyaz peynir
üstüne serpmek için susam ve çörek otu

Hazırlanışı:
  • İlk önce margarini eritiyoruz.
  • Karıştırma kabımıza alıyoruz. Yoğurdu ve sıvı yağı koyarak güzelce karıştırıyoruz.
  • Yumurta akını, tuzunu ve çatalla ezdiğimiz peynirimizi de koyuyoruz.
  • Son olarak kabartma tozunu ve aldığı kadar unu koyarak, elimize yapışmayacak şekilde kulak memesi kıvamında bir hamur elde ediyoruz.
  • İçine sevgimizi katmayı ihmal etmiyoruz.
  • Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alıp yuvarlıyoruz.
  • Pişirme kağıdı serdiğimiz yada yağladığımız tepsimize diziyoruz.
  • Üzerine yumurta sarısı sürüp susam çörek otu serpiyoruz.
  • 180 derecede üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler....



18 Nisan 2012 Çarşamba

FINDIKLI KEK..

Güzel bir güne merhaba.
Geçen hafta sonu  İstanbul'da hava  malum yağmurluydu:))) Erkek kardeşim abla bir fındıklı kek yap da ılık ılık yiyelim dedi. Yağmur manzarası eşliğinde çayla birlikte ılık kekimizi yedik:)) Çok güzel bir kek oluyor. Denemenizi tavsiye ederim:)))


Malzemelerimiz:
3 adet yumurta
2 su bardağı şeker
1 su bardapı sıvı yağ
1 su bardağı yoğurt
1 su bardağı iri çekilmiş fındık
1 paket kabartma tozu
1 çay kaşığı karbonat
Aldığı kadar un

Hazırlanışı:
  • İlk önce yumurta ve şekeri mikserle beş dakika kadar çırpıyoruz.
  • Mikserin uçlarını çıkarıyoruz.
  • Daha sonra sıvıyağ ve yoğurdu ekleyip çıkardığımız uçlarla elimizle çırpıyoruz.
  • Kabartma tozunu karbonatı koyuyoruz.
  • Unu azar azar çok fazla akışkan olmayacak bir kıvama gelene kadar ekliyoruz.
  • Mikser ucuyla elimizle güzelce karıştırıyoruz.
  • En son olarak un bulayıp karıştırdığımız fındıklarıda koyup karıştırıyoruz.
  • İçine sevgimizi katmayı unutmuyoruz.
  • Yağladığımız büyük boy kalıbımıza döküyoruz.
  • İlk 40 dakika 150 derecede daha sonraki 10 dakikada 180 derecede fırının kapağını hiç açmadan pişiriyoruz.
  • Pişip pişmediğini anlamak için kürdan batırıyoruz. Kürdan temiz çıkarsa kekimiz pişmiş demektir
  • Piştikten sonra fırından  çıkarıp hemen  servis tabağına  ters çevirip kalıptan çıkarıyoruz.
  • Biraz ılıdıktan sonra dağılmaması için tırtıklı bıçakla kesiyoruz.
Önemli not:Keki kalıptan dağılmadan çıkaramayanlar olduğunu duyuyorum. Size bir formül önereyim o zaman..
Keki çırpmaya başlamadan önce yarım yemek kaşığı margarini kalıbın içine koyuyoruz. Ocakta eritiyoruz. Fırçayla her tarafına güzelce yağı sürüyoruz.Kalıbı buz dolabına koyuyoruz. O arada keki hazırlıyoruz.
Kalıbı dolaptan çıkartıp içine 1 yemek kaşığı un koyuyoruz. Elimizi değdirmeden kalıbı sallayarak her yerine unu buluyoruz.
Sonra kalıbı ters çevirip tezgaha hafif vurup unları silkeliyoruz. Sonra üzerine hamurumuzu döküyoruz.
Bu söylediklerimi uygularsanız kekiniz kesinlikle dağılmadan çıkacaktır.


Afiyet olsun. Sevgiler...

17 Nisan 2012 Salı

ZÜLİŞ'İN İRMİK HELVASI...

   Güzel bir güne merhaba,
İrmik helvası sever misiniz? Bizim evde annem çok sever. Ama ben nedense hiç tutturamazdım. Ya çok lapa olurdu, yada şekersiz başarılı bir sonuca bir türlü ulaşamamıştım:((  Geçen gün annem irmik helvası yap da yiyelim dedi. Ben onu tutturamıyorum yaaaa dedim. Ama markete gittiğimde sepete bir paket irmik atmıştım tekrar denerim diye. Tesadüf bu ya! kız kardeşim gittiği günde bu helvayı yiyor ve çok beğeniyor. Hemen benim için tarifini alıyor. Annem ve sizin için denedim. Sonuç mu annem çok beğendi. Bana göre de gayet iyiydi. Tarif sevgili Züliş'e ait, o yüzden adı Züliş'in irmik helvası:)))
Ayrıca bu tarifi  çay kahve bahane etkinliğinin yeni ev sahibesi sevgili arkadaşım Ebru'ya gönderiyorum.Pastaeli kolay gelsin arkadaşım..




Malzemeler:
1 paket margarin veya tereyağ(250 gr)
1 paket irmik(500 gr)
1 su bardağı çekilmiş fındık veya ceviz
2 su bardağı şeker
3,5 su bardağı kaynamış su
üstünü süslemek için hindistan cevizi

Hazırlanışı:
  • Geniş bir tencerede margarini eritiyoruz.
  • İrmiği ekleyip rengini alana kadar sürekli kavuruyoruz.
  • Fındığını şekerini  koyup karıştırıyoruz.
  • Ocağın altını kısıp, en son olarak 3,5 su bardağı kaynamış suyu yavaş yavaş döküp karıştırıyoruz. (ben birden döktüm elime sıçradı. Siz yavaş yavaş dökün)
  • Kapağını kapatıp  kısık ateşte suyunu çekene kadar, ara ara karıştırarak demlendiriyoruz. 
  • İçine sevgimizi katmayı unutmuyoruz.
  • Sıcakken kahve fincanının içine doldurup sıkı sıkı bastırıp, servis tabağına ters çeviriyoruz.
  • Üzerine hindistan cevizi döküp süslüyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler

16 Nisan 2012 Pazartesi

YOĞURTLU ERİŞTE SALATASI...

   Güneşli bir İstanbul gününden  herkese merhaba.
Hepinize hayırlı, mutlu, sağlıklı bir hafta dileyerek başlamak  istiyorum postuma. Hafta sonunda denediğim bir tarifi paylaşmak istiyorum sizinle. Bizim evdekilerden geçer not aldı:))) Bakalım sizden de alabilecek mi?



Malzemelerimiz:
yarım paket erişte
3 orta boy salatalık
1 su bardağı haşlanmış mısır
3 yemek kaşığı mayonez
1 yemek kaşığı sıvıyağ
4 yemek kaşığı yoğurt
2 diş sarımsak
tuz,pulbiber.kimyon nane(baharatları kendi damak zevkimize göre ayarlıyoruz ama neneyi bol kullanalım:))))

Hazırlanışı:
  • İlk önce erişteleri tuzla beraber haşlayıp süzüyoruz. Üzerine soğuk su tutup tekrar süzüyoruz. soğumaya bırakıyoruz.
  • Daha sonra kabuğunu soymadan , iyice yıkadığımız salatalıkları küçük küçük küp şeklinde doğruyoruz.
  • Erişteleri karıştırma kabımıza alıyoruz.
  • Doğradığımız salatalıkları ve mısırıda koyup karıştırıyoruz.
  • Diğer tarafta mayonez, yoğurt ve ezilmiş sarımsağı iyice çatalla çırpıyoruz. Eriştelerin üstüne döküyoruz.1 yemek kaşığı sıvı yağı da koyup karıştırıyoruz.
  • Tuzunu ve baharatlarını ayarlayıp iyice karıştırıp servis kabımıza alıyoruz.
  • İçine sevgimizi katmayı unutmuyoruz:)))
  • En son olarakda pulbiber ve naneyle süslüyoruz..

Afiyet olsun. Sevgiler...